Kürtçe ve Çeviri
Kawa Nemir
Çeviri, insanlığın yeryüzünde ortaya çıkıp her yöne dağılmaya başlamasıyla, farklı insan gruplarının karşılaşmaları ve etkileşmeleriyle birlikte mecburen ortaya çıkmış ve kültür ve medeniyet dediğimiz iki insani kaçınılmazlığın sürekliliğini olanaklı kılmış faaliyetlerden biridir. İnsanın, yeryüzünde attığı her adımla mutlaka bir yerlerde, savaş veya barış, göç, yerleşim, ticaret ve benzeri şartlar altında sürekli maruz kaldığı bir deneyimdir çeviri.
Mezopotamya ve Ön Asya’nın kadim dillerinden Kürtçenin –ki burada çizilmiş çerçeveye sığması için Kurmancî ve Kirmanckî (Zazakî) lehçelerini kastediyoruz– ve bu değerin sahibi Kürtlerin geçmişten bugüne yazılı çeviriyle tecrübesi ve imtihanı nasıl olmuştur? Kürtçenin en yaygın lehçesi olan Kurmancî lehçesinin, yazılı edebiyatı olan birçok başka dile nazaran çok geç bir tarihte, 19. yüzyılda çeviriyle tanıştığını görmekteyiz. Akademisyen ve çevirmen Ergin Öpengin’in kapsamlı bir makalesinde[i] not olarak Thomas’tan (1990) aktardığı bilgiye göre, 1825 yılında yapılmış bir İncil çevirisi mevcuttur, fakat muntazam ve anlaşılır olmaktan uzak olduğundan, bu çeviriyi ilk kapsamlı Kürtçe çeviri saymak, meseleyi zorlamak olacaktır. Bu nedenle Kürtçeye yapıldığı bilinen ilk kapsamlı ve muntazam çeviri, Mela Mehmûdê Bazîdî’nin 1597 yılında Bitlis Emiri Şerefxanê Bedlîsî tarafından Farsça kaleme alınmış Kürt ve Kürdistan tarihini anlatan Şerefname adlı kitabının 1858-59’da Tevarîxî Qedîmî Kurdistan (Kürdistan’ın Kadim Tarihi) adıyla yaptığı ve korunması maksadıyla zamanın Erzurum’daki Rus konsolosu Alexander Jaba’ya başka birçok elyazmasıyla teslim ettiği çeviridir. Ayrıca, o tarihlerde doğu bilimci Peter Lerch, Forschungen uber die Kurden und die iranischen Nordchaldaer adlı kitabında Fince ve Türkçeden Kürtçeye çevrilmiş birkaç hikâyeye yer vermiştir.[ii]
Bu çevirilerin ardından, Ermenilerin ve Batılı misyonerlerin faaliyetleri sonucunda, İncil, birkaç kez Kürtçeye çevrilip basılmıştır. 1856-1923 tarihleri arasında, Ermeni alfabesiyle Kürtçe basılmış toplam yedi İncil çevirisi mevcuttur.[iii]
Kürtlerin yüzlerce yıldır çok parçalı bir Kürdistan’da ve işgal altında yaşamalarından ötürü, Kürtçe edebiyat geleneğinde ve yayıncılığında olduğu gibi, Kürtçe çeviride de uzun süren kesintiler yaşanmıştır. Kürdistan’ın herhangi bir parçasında, yazmanın, çeviri yapmanın ve yayımlamanın az çok mümkün olduğu dönemler yaşanmışsa bu dönemler genellikle kısa sürmüş, bu yönlü çalışmalar münferit kalmış, bu alanlarda büyük bir atılım şansı yakalanamadan sürekli kesintiler yaşanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı üstüne Türkçülük ve Sünni İslam temelli olarak 1923’te inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte Kürtçe, tarihinin en sert ve yıkıcı yasaklarına maruz kaldı. Kuruluşuyla birlikte Kürtçeyi bir dil olarak toplumsal zeminde yasaklayan cumhuriyet yönetimi, 3 Mart 1924’te Kürtçe yayıncılığı da yasakladı. Kürtçe, bu ağır baskı koşullarından dolayı, yazılı alanda kaldığı yerden devam edebilmek için, aynı ülkenin bir parçasından başka bir parçasına bir kez daha geçmek zorunda kaldı. Çeviri alanında, Mela Mehmûdê Bazîdî’nin çevirisi ve İncil çevirilerinden sonra ilk kez 1931’de Sovyetler Birliği’nde ilk Kürtçe roman olan Şivanê Kurmanca’nın (Kürt Çobanı) yazarı Erebê Şemo, Aleksandr Araratyan’ın Koçekê Derewîn (Yalancı Köçek) adlı tiyatro eserini Kürtçeye çevirdi. Öte yandan, Kurmancî lehçesinin milyonlarca Kürt tarafından konuşulduğu Kuzey’de her alanda artık büyük bir sessizlik hâkimken, dönemin Fransız manda yönetimi altında bulunan Suriye’sinde, bir yandan da Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta, küçük de olsa, Kürtçe yayıncılık için bir imkân doğdu. Bu da öncülüğünü Celadet Alî Bedirxan’ın yaptığı, kardeşi Kamuran Alî Bedirxan, yazar ve şairler Qedrî Can, Reşîdê Kurd, Osman Sebrî, Cegerxwîn ve Nûredîn Zaza gibi edebiyat aktörlerini tarih sahnesine çıkaran Hawar (Çığlık, 1932-1943), Ronahî (Aydınlık, 1942-1945), Roja Nû (Yeni Gün, 1943-1946) ve Stêr (Yıldız, 1943-1945) adlı yayınlar sayesinde mümkün oldu. Zorlu koşullara rağmen, Kürtçenin Kurmancî lehçesi için çok değerli bir arşiv olmuş ve bugün bile öneminden bir şey kaybetmemiş bu dergilerde büyük entelektüel Celadet Alî Bedirxan’ın, kardeşi Kamuran Alî Bedirxan’ın ve şair ve yazar Qedrî Can’ın birkaç çevirisi yayımlanmıştır. Bu alanda adı daha çok öne çıkan Kamuran Alî Bedirxan, Thomas Bois adlı bir rahiple birlikte o dönemde bir İncil çevirisi yapmış, ayrıca Metelokên Hezretî Silêman’ı (Hazreti Süleyman Meselleri) İbraniceden Kürtçeye çevirmiştir. Ayrıca, 36 Çarînên Xeyam (36 Hayyam Rübaisi), Kur’an’dan bazı ayetler ve 700 civarında hadis çevirisi de Kamuran Alî Bedirxan’a aittir. Qedrî Can da Rus yazar Grigory Petrov’un 1923 yılında yazdığı ve kısa sürede büyük üne kavuşup birçok dile çevrilmiş Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı romanını Di Welatê Zembeqê Gewir De adıyla çevirmeye girişmiş ve Roja Nû dergisinin bazı sayılarında tefrika etmiştir, fakat bu çevirisi yarım kalmıştır. Ayrıca, Can’ın Arapçadan çevirdiği bir öykü, Ronahî dergisinin 13. sayısında yayımlanmıştır.[iv]
Görüldüğü gibi, 20. yüzyılın ilk yarısında yurdunun en büyük parçasından sürgüne giden Kürtçenin Kurmancî lehçesinin yakın tarihteki çeviri serüveni böyleyken ve son sayısı 1945’te çıkmış Stêr dergisinden sonra sona ererken, ne yazık ki, bu koşullar altında Kirmanckî (Zazakî) lehçesinde az sayıda eser üretilmiştir.
Rojava’nın yanı başındaki Suriye’de bu alanda meydana gelmiş bu gelişmelerden sonra, Kürtçe çeviriye dair bu kez verilebilecek örnek, dönemin Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinden olan Ermenistan’da yaşayan ve çoğunluğu Ezidi olan Kürtlerin Sovyetlerin 1990’da yıkılmasına kadar sürdürmüş olduğu çalışmalardır. Ermenistan’ın Kürt nüfusunun yaşadığı Elegez gibi bölgelerinde Kürtçe eğitim veren okullarda kullanılmak amacıyla hazırlanmış bazı ders materyallerinin çevirileri arada yapılmış olsa da, bunlar, kapsamlı çalışmalar olamamışlardır. Kürtçenin birçok alanında olduğu gibi çeviride de bu dönemde kişisel gayretler devreye girmiştir. Dilbilimci ve yazar Çerkezê Reş, Sovyetler Birliği’ndeki çeviri faaliyetlerine dair düşüncelerini şu sözleriyle vurgulamaktadır: “Kürt kültürü, ana yurdumuz Kürdistan’dan uzak bir diyarda, Ermenistan’da, özellikle 1950’li yıllardan itibaren edebiyatta ve toplumsal alanda bir sıçrama yaşadı. Elbette 1930’lı yıllardan itibaren kültürel çalışmaların temeli atılmıştı Hecîyê Cindî, Ereb Şamîlov, Emînê Evdal, Cerdoyê Genco, Wezîrê Nadirî, Casimê Celîl ve diğerleri tarafından; bu adlar, bir yere kadar bir düzey yakalamışlardı. Qaçaxê Mirad, edebiyat çevirisinde gerçekten de bazı ilginç adımlar atmıştı. (…) 1950’li yıllara kadar Ermenice ve Rusçadan (Kürtçeye) epey bir çeviri yapılmıştır. (…) Özellikle şiir olmak üzere, 1950’li yıllara kadar (sonrasında yapılan bazıları da dahil) yapılmış çeviriler, edebi bir seviyeye ulaşmış olmaktan uzaktırlar. … Durum böyleyken, 1950’li yılların sonlarından itibaren Fêrîkê Ûsiv’ın çevirmen olarak belirmesinin Kürtlerin çeviri tarihinde yeni bir sayfa anlamına geldiği bilinmelidir ve öyle değerlendirilmelidir.”[v]
Türkiye’de 1980’de yaşanan askerî darbeden kaçan ve sunduğu imkânlardan dolayı özellikle İsveç’e yerleşen Kürt siyasetçileri ve aydınları, telif edebiyatta olduğu gibi, çeviride de önemli işler başardılar. İsveç’te açılan yayınevleri, yayımlanan Kürtçe dergiler ve kitaplar, okullarda Kürtçenin öğretilmesi, büyük bir gelişmeydi. Bunun yanında, İsveç hükümetinin özellikle çeviri alanında sunduğu maddi destekler, diasporadaki Kürt yazarları ve yayıncıları çeviri yapmaya teşvik etti. Bu dönemde, yazar ve çevirmen Firat Cewerî’nin yönetimindeki Nûdem dergisi ve yayınevi, yayıncı Ali Çiftçi yönetimindeki Apec Yayınevi ve Roja Nû Yayınevi, çeviri eser yayını konusunda en etkin kurumlar olmuşlardır. Başka birkaç yayıneviyle birlikte, bu yayınevleri, 1980’den itibaren özellikle şiir, öykü, roman ve çocuk kitapları olmak üzere, Türkçe, İsveççe, İngilizce, Almanca, Arapça, Farsça, Fransızca, Danca gibi dillerden Kürtçeye onlarca kitap çevirtip yayımlamışlardır. Bu dönemde, dergi eksenli bir yayınevi olan Nûdem’in 1996 yılının sonbaharında ilk ve son sayısı çıkan Nûdem Werger (Nûdem Çeviri) adlı çeviri dergisi bu alanda en çok öne çıkanlardan biridir ve özellikle takdir edilmesi gereken bir girişim olmuştur. Derginin sayfalarını karıştırdığımızda, dönemin Kürtçe çeviri alanındaki emekçilerinin adlarını görürüz. Başta Firat Cewerî olmak üzere, Şahînê Bekirê Soreklî, Zinarê Xamo, Arif Zêrevan, Hesenê Metê, Felat Dilgeş, Silêman Demir, Emîn Narozî, Fawaz Husên ve Mistefa Aydogan gibi önemli çeviriler yapmaya soyunmuş ve hâlâ bu alana emek veren yazar çevirmenlerin çabaları, 1990’lı yıllarla birlikte yavaş yavaş Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da etkisini göstermeye başlar. Çünkü 1990’lı yıllarla birlikte, Kürt toplumunda kök salan siyasi hareketin yarattığı zeminde, başta İstanbul’da, sonraları peyderpey başka Türkiye metropollerinde ve Kürdistan’da, Diyarbakır’da Kürt kültür kurumları kurulur. Bu kurumların çatıları altında toplanan yeni bir kuşak, bir yandan Hawar ve benzeri dergiler döneminde ve İsveç’te oluşmuş arşivlere ulaşmaya başlarken, bir yandan da NÇM (Navenda Çanda Mezopotamyayê/Mezopotamya Kültür Merkezi), İstanbul Kürt Enstitüsü, Rewşen ve Welat gibi kurumlarda zor şartlar altında çalışmaya başlayıp Kürtçenin tarihinde bir atılım dönemi başlatırlar. 1994’ten itibaren haftalık olarak çıkan Welat gazetesi, ardından 1995’te gene haftalık olarak çıkmaya başlayan Welatê Me gazetesi ve onun da kapatılmasından sonra 1996’da yayın hayatına öncekiler gibi haftalık olarak başlayan, 15 Ağustos 2006’da ilk Kürtçe günlük gazeteye evrilen ve halen çıkan Azadiya Welat gazetesi; 1992’de Kürtçe-Türkçe olarak yayımlanmaya başlanan kültür, sanat ve edebiyat dergisi Rewşen, onun kapatılmasından sonra 1996’da yayımlanmaya başlanan kültür, sanat ve edebiyat dergisi Jiyana Rewşen, onun da ardından 2002 yılında sadece üç sayı çıkan Rewşen-Name, Kürtçeye yeni bir kapı aralarken kısa sürede Kürtçe çeviri için de birer adres haline geldiler. O dönemde, çeviri konusunda bilhassa Jiyana Rewşen dergisi önemli bir rol oynar. Planlı bir çeviri çalışması olmasa da, A. Rahman Çelik, Cemîl Denlî, Kawa Nemir, Mazlûm Doxan ve Osman Mehmed gibi yazarlar ve şairler, bu dergide bir araya gelmeye, şiir ve öykü çevirilerini 1996 yılından itibaren yayımlamaya başlarlar. Cemîl Denlî ve A. Rahman Çelik dışında, bu isimlerin yaptığı çeviriler, 2000 yılından itibaren kitaplaşmaya başlar. Açılan bu yoldan ilerleyen genç isimlerin sayısı zamanla artar ve 2000 yılından sonra Kürtçenin Kurmancî lehçesinde, çeviride günümüzdeki ‘altın dönem’ başlar. 1980 yılında İsveç’te başlayan, 2009 yılına gelindiğinde ülkede İstanbul ve Diyarbakır ekseninde ivme kazanan bu dönem boyunca, çeşitli kategorilerde, çeşitli Doğu ve Batı dillerinden Kürtçeye yapılmış 200’ü aşkın çeviri, kitap olarak yayımlanır. 1990’lı yıllarda, özellikle Jiyana Rewşen adlı derginin çeviride oynadığı rolü, 2000’den sonra yayınevleri daha planlı bir şekilde üstlenmeye başlar. 2003 yılında İstanbul’da kurulan ve yayın hayatını sadece iki yıl sürdürebilen Bajar Yayınevi, Kürtçe çeviri edebiyatı tarihinde büyük öneme sahipti. Ardından, 2004’te Diyarbakır’da kurulan ve günümüzde en büyük birkaç Kürt yayınevinden olan Lîs Yayınevi, Bajar’ın bu idealini benimseyip bugüne kadar en çok Kürtçe çeviri eser basan Kürt yayınevi oldu. Lîs, Dünya Edebiyatı Dizisi içerisinde Shakespeare, Franz Kafka, Selma Lagerlöf, Emily Dickinson, Herman Melville, William Faulkner, Gabriel Garcia Márquez, Yaşar Kemal, Selîm Berekat, Leylâ Erbil, Orhan Pamuk, Murathan Mungan gibi şair ve yazarlardan onlarca değerli eseri Kürtçenin Kurmancî lehçesine kazandırmış, bu alanda öncü yayınevi olmayı sürdürmektedir. Kürtçe yayıncılığın en eski ve en etkili yayınevlerinden Avesta’nın da son birkaç yılda çeviri eser yayınına ağırlık vermeye başlaması, bu alanda çok daha büyük gelişmelerin olacağına işarettir. Aynı zamanda Roşan Lezgîn’in editörlüğündeki Newepel ve Şewçila, Deniz Gündüz’ün editörlüğünü yaptığı Vate dünya edebiyatından çeşitli örnekleri Kürtçenin Kirmanckî lehçesine kazandırmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Kürtçe çevirinin tarihçesini ve güncel durumunu elden geldiğince kısa ve öz ele almaya çalıştığımız bu giriş yazısı kapsamında ortaya çıkan tablodan şunları çıkarmak mümkündür: Birçok alanda olduğu gibi, Kürtçe çeviride de, konunun doğrudan muhatapları olan çevirmenler ve yayınevleri, Kürtçe çeviriye özgü tarihsel ve güncel sorunları uzun uzun tartışıp kapsamlı bir çeviri faaliyetinin, belki de bir çeviri hareketinin önünü açacak bir yol haritasını bugüne kadar konuşmuş değillerdir. Bu da Kürtçe çeviri faaliyetlerinin ya şahsi çabalarla ya da bir-iki yayınevinin zor şartlara rağmen sürdürdüğü çeviri yayımlama ısrarıyla sınırlı kalmasına neden olmaktadır. Çeviride epey mesafe almış Kürt çevirmenlerle Kürt yayınevleri, bir çeviri hareketi esprisiyle kendilerini derleyip toparlayabilirlerse, sahip olduğu gelişme ve çığır açma potansiyeline rağmen çeviri meselesine yeterince eğilmediği için günümüzde halen dünyayla tutarlı ve etkili bir ilişki kuramayan Kürt edebiyatının, kültürünün ve sanatının önümüzdeki birkaç onyılda büyük bir sıçrama yapacağı kesindir.
[i] Öpengin, Ergin, Werger û Wergêran Di Kurmanciyê De: Paşxane û Hindek Pirsên Îroyî (Çeviri ve Kurmancide Çeviri: Arka Plan ve Bazı Güncel Sorunlar). Zend dergisinin Bahar 2011 sayısında yayımlanmış ve Kürtçede çeviri konusuna ilgisi ve merakı olan herkesin okuması gereken bu makale, editoryal eksikliklerden dolayı sorunlu bir şekilde basılmış olduğundan, yazarın kendisi tarafından düzgün haliyle internette şu adreste tekrar yayımlanmıştır: http://www.kulturelcogulcugundem.com/news.php?nid=20410
[ii] Öpengin, Ergin, a.g.e.
[iii] Öpengin, adı geçen makalesinde, 1911’den sonra yapılmış ve 1922’de basılmış Matthew ve Mark ve 1923’te basılmış Luka İncil’leri çevirilerini de dahil ederek toplam sayının yedi olduğunu belirtir. Malmîsanij, Vate Yayınevi tarafından 2006’da yayınlanmış Türkiye ve Suriye’de Kürtçe Kitap Yayımcılığının Dünü ve Bugünü adlı çalışmasının 43. sayfasında sayıyı beş olarak verir.
[iv] Öpengin, Ergin, a.g.e.
[v] Çerkezê Reş’ın, Fêrîkê Ûsiv’ın tüm eserlerinin Êvara Zivistanê (Kış Akşamı) adlı 3. cildinin Çeviriler kısmının Hijmekariya Şaîrê Duyemîn, Der Heqa Wergerên Fêrîkê Ûsiv De (İkinci Şairin Görkemi, Fêrîkê Ûsiv Çevirileri Hakkında) adlı önsözünde, Ûsiv, Fêrîkê, Êvara Zivistanê, tüm eserler, Hazırlayan: Firîda Hecî Cewarî, Lîs Yayınları, 2015, s. 491